Oyun ve Çocuk
Oyun, belli bir amaca yönelik ya da amacı olmayan, kurallı ya da
kuralsız oynanan, çocuğun kendi isteği ile katıldığı doğal bir öğrenme
ortamıdır.
Oyun denince çoğunlukla, oyuncakları ve kurguya dayalı oyunları
düşünürüz. Aslında eskiye, bebeklik dönemine baktığımızda ebeveyn ve
çocuk arasındaki gülüşmeler, bakışmalar ya da çıkarılan farklı seslerin
yaşandığı keyifli ve sevgi dolu anlar da bebeklere doyum veren bağ
odaklı oyunlardır. Bebek için, kendisini seven ve sıcaklık gösteren
yetişkin, aslında oyunun odağıdır. Ce-e oynamak, fış fış kayıkçı
oynamak, komik sesler çıkararak şarkılar üretmek, bebeği sallamak ya da
krem sürmek gibi anlar, oyuncaklar ya da hayali oyunlar oynamaktan önce
gelen ilk oyunlardır.
0-2 yaş aralığında ona uzatacağınız nesneleri yakalaması, küpleri üst
üste koyup bozma, kapların içini doldurup boşaltma aktiviteleri çocuğa
haz veren oyunlar haline gelir. Yaş grubu büyüdükçe de oyunların içeriği
daha kurgulu bir hal almaya başlar. Üç yaşa doğru taklit oyunları, kağıt
ve kalemle çizim çalışmaları, su ve kumla oyun oynama ya da bol bol
atlamalı, koşmalı oyunlar oynamayı tercih etmeye başlarlar. Üç yaş
sonrasında ise, çocuklar biraz daha kuralları olan oyunlar oynamaya
başlarlar. Zaman zaman oyunun kurallarına uymak istememe ya da kuralları
kendileri koyma çabası içine girebilirler. 4-5 yaş itibarıyla çocuklarda
kendilerini güçlü hissetme eğilimi başlar. Bu nedenle süper kahraman
olmaya dönük yaratıcı ve hayal gücüne dayalı temalar daha sık
görülürken, bir yandan da rekabete dayalı kazanma ve kaybetme temalı
oyunlar ya da bu konseptteki kutu oyunlarına merak başlar.
Alanda yaptığım klinik gözlemler ve görüşmelerde, çocuğun evdeki oyun
süreci değerlendirildiğinde, çocukların ya çok kısa süreli bireysel oyun
oynadıkları ya da tek başına oyun oynamak yerine mutlaka yanlarında bir
yetişkine ihtiyaç duyduklarına dair geribildirimler alıyorum. Aileler
çoğunlukla, çocukların tek başına oyun oynamayı istememelerinden dolayı
yolunda gitmeyen bir şeyin olup olmadığı ile ilgili kafa karışıklığı
hissedebiliyorlar. Öncelikle bunu bir sorun olarak düşünmemek gerekir.
Burada dikkat edilmesi gereken nokta, çocuğun ihtiyacının ne olduğudur.
Bu durum daha çok çocukların oyunun, sürdürülebilir olmasını
istediklerinden kaynaklanır. Tek başlarına oyun kurup, oyuna yeni bir
fikir katmak bazen bazı çocuklar için zordur. Oyun içinde diyaloğa önem
veren çocuklar iki ya da daha fazla kişilik oyunları oynamayı tercih
ederler. Bu nedenle oyunun devamı için yeni bir fikre ihtiyaç duyarlar.
Bu ihtiyacı genellikle ebeveynlerinin ya da kendilerinden yaşça büyük
akranlarının karşılamasını tercih ederler. Tüm gününü okulda yaşıtları
ile geçiren çocuğunuzun, günün sonunda sizleri özlediğinin ve bireysel
oyun ihtiyacının doyurulması için sizlere ihtiyaç duyduğunun göz ardı
edilmemesi gerekir.
OYUN VE ÇOCUK Bu alanda evde pratik olarak uygulayabileceğinizi
düşündüğüm küçük önerilerde bulunmak isterim. Öncelikle, anne-baba
olarak çocuğunuza oyun oynama konusunda ayırdığınız vakti gözden
geçirebilirsiniz. Çocuğun hem anne hem baba ile ayrı zaman dilimlerinde
oynaması kadar, oyun içinde hem anne hem de babasıyla birlikte olması da
önemlidir. Oyun sırasında fiziksel olarak var olduğunuz kadar kadar
ruhsal anlamda da oyunun içinde olmanız çocuklar için kıymetlidir.
Dolayısıyla sadece aynı odada bulunmak oyun oynamak için yeterli
değildir.
Çocuklar sizlerle oyun ihtiyaçlarını ne kadar karşılarsa, bir sonraki
adımda kendi kendilerine oyun oynama becerileri de gelişecektir. Oyun
oynanan zaman dilimleri ebeveyn ve çocuk iletişimini arttıran anlardır
ve çocuğa sağlanılan bakım kadar önemlidir. Belli bir zaman dilimini
çocuğunuza ayırdığınızda çocuğunuz da bu rutine alışacaktır. Aynı
zamanda çocukların onlarla oyun oynayan ebeveynlerinin oynamaya ne
derece istekli olduğunu algıladıklarını ve hissettiklerini unutmamak
gerekir. Algıladıkları duyguları ise yine oyun içeriğine yansıttıklarını
gözlemleriz. Bu bağlamda oyunun çocuğun iletişim dili olduğunu
söyleyebiliriz. Çocukları bu alanda desteklemek için ev ortamında çocuğa
oyun oynaması için gerekli alanın oluşturup oluşturulmadığından emin
olunmalıdır. Çocuğunuzun yaşına ve ilgi alanlarına uygun oyuncak seçimi
bu süreçte destekleyici olacaktır. Çocuğun kendi odasında ya da evin
uygun bir alanında vakit geçirebileceği çadır vb. köşeler, ahşap
legolar, tamir aletleri, bebeklerini ya da hayvan figürlerini
oynatabileceği ahşap ev gibi köşeler oluşturarak çocuğunuzu bu alanda
destekleyebilirsiniz. Dört yaş itibarıyla çocukların hayal güçleri
gelişir ve oyuna yeni fikirler katma konusunda daha başarılı olurlar. Bu
nedenle daha erken dönemde anne-baba ile oyun oynamaya doymuş bir çocuk
için, sonrasındaki adım çocuğa, anne-baba saatinin ne demek olduğunu
anlatmak ve bu sürede onun kendi işleri ile meşgul olabileceğini
söylemek olacaktır. Bu süreçte, anne-baba saatinde kendinize ayırdığınız
özel anları çocukların gözlemesi, onların kendi başlarına oyun
oynamaları konusunda destekleyici olacaktır.
Özetle; oyun çocukların kendilerini fark edebilmeleri, fiziksel,
duygusal, sosyal ve bilişsel gelişimlerini sürdürebilmeleri için
sağaltıcı bir araçtır. Aileler, çocukların oyunlarını önemsemeli, onlar
için uygun oyun ortamları oluşturmalı ve çocukların oyunlarına eşlik
etmelidirler.
Oyun her çocuğun hakkıdır. Çünkü, çocuk demek oyun demektir ve her
çocuğun oyun oynamaya ihtiyacı vardır.
Sevgilerimle
Uzm. Psk. Buse Köksal